20141203

Olivır


Olivır gazetecide gördüğü sanat dergilerinin kapaklarına hayranlıkla bakıyordu ama yazılanların hiç birini anlamıyordu. “Aşk ve beden deviniminin ruhsal kaosu” Olivır’ın kafasında herhangi bir kıvılcım çaktıramıyordu. Fakat merakına da karşı koyamıyordu. Bir gün parasını biriktirip bu sanat dergilerinden birisini aldı ve bütün gece sabaha kadar okudu, anlamaya çalıştı. Sabaha karşı derginin sayfaları arasında sızmış, salyaları cildin ortasında küçük bir havuz oluşturmuştu.
İşe gitmek için kurduğu alarm tam da Olivır’ın REM uyksunun ortasında çaldı. Derin uykusunun ortasında uyanan Olivır’ın oracıkta bilinçaltını tutan kabuğu çatladı ve bilnçaltı bilinçüstüne aktı. Bir anda algıladığı renk tayfı iki katına çıkan Olivır ne olduğunu anlayamadı. Kafası suya dökülmüş benzin gibi rengarenk dalgalardan oluşan bir yüzey gibiydi.

Elindeki üç beş eşya, oyuncak araba kolleksiyonu, ne varsa sattı, yanına biraz kumanya ve bir çift kürek alıp Avustralya’ya ruhsal bir yolculuğa çıktı. Hayatında aradığı mutluluğu ve aşkı bildiği fiziksel boyutlarda değil, farklı ve gözle görülmeyen, kalple hissedilmeyen boyutlarda aramaya karar verdi.

Önce bir kanguru ile hareketli zıp zıp bir ilişki yaşadı. İlişkilerinin beşinci ayının yetmiş ikinci saatinde çılgın bir hıçkırma nöbeti sırasında onu bir okaliptüs ağacı ile aldattı. Bu olaydan sonra bunalıma giren Oliver, ekmek bıçağı ile hayata altı yerinden küstü. Taa ki üç yıl sonra bir buharlı trenle huzuru bulana kadar. Şimdi Oliver küçük lokomotifleri ile yaşadığı, pembe mantarlı sıcak bir yuva kurdu kendine. Arada ekmek arası mektup yazıp yollayın, çok mutlu oluyor.

- SON -

20140911

Ü.J.K.Ç.


Saçların kapatıyor suratını,
Kim ne yapsın senin ölü atını?
Geceleri uyku uyutmuyorsun,
Kaçırdın bütün ağzımızın tadını.
 ***
Defol git Manyak!
Ürkütücü Japon kız çocuğu
 ***
Vakitsiz ölmüşsün, anladık.
Mezarını da aradık, bulamadık.
İntikam alacaksın diye gerdin bizi,
Sinir hastası olduk, bunaldık.
*** 
Aniden belirip durma hayvan!
Ürkütücü Japon kız çocuğu
 ***
Yalın ayak sulara basıyorsun,
Pis pis halıları ıslatıyorsun.
Motoru bozucan bir de onu çekicez,
Neymiş, Araf’ta dolanıyorsun.
*** 
Basma halıya ulan!
Ürkütücü Japon kız çocuğu.

Ayrılma Isısı


içimdeki boşluk büyüyor,
sen kapıdan çıkarken.
sıcaklığın tenimde yayılıyor,
sen sularda boğulurken

bir damla yaş dökmedim,
tek eksiğim var o günden.
seni bir kez bile göremedim,
fotoselli sifon yüzünden.

20140807

Gözlerim dolu dolu oluyor

Sevgili günlük,

Bugün yaz ortasında dolu fırtınası qeyfi yaşadık. Yağış bizi öğle arasında pidecide yakaladı. Dolu taneleri mermi gibi iniyordu, vurulup yaralananlara acılı lahmacun ile kompres yaptık. Mekanın korsan balkonu göçtü, yağmur oluğu içeri boşaldı. Taş fırına sığınmak için soğumasını bekledik.


Gökyüzü ağza alınmayacak büyüklükte taneleri üzerimize "pütüh, pütüh" diye tükürdü. Arada tükürük de geldi tabi (sulu-kuru yağdı).


Biraz sakinleşir gibi olduğunda (ağlamıyorum çocuklar, gözüme bir şey kaçtı) bi yüzüş arabayı almaya gittim. Dört tarafı sularla çevrili araba parçasına girdiğimde paçalarımın ispanyol paça olmadığına bir kez daha sevindim (daha önce de sevinmiştim komik durmuyorlar diye) eğer öyle olsalardı çok daha fazla su çekerlerdi.

Arabaya bindikten sonra pencereden gözüken manzara, Profesör Emett Brown'un ünlü bir öz deyişini aklıma getirdi: "Where we are going, we don't need roads". Hey gidi profesör dedim içimden, sonra gözümden bir damla yaş akı kapasitörü.


Arabayla suyun içinde ilerlerken arkadan aşağıdan bir şey selektör atıyordu. Baktım ki kendisi bir karpuz, usulca solluyor beni. Bir İzmirli olan arabam Jamal'ın torpido gözünden plaj şemsiyesi sapını çıkarttım ve Kaptan Ahab misali karpuzu mızraklayıp arabaya çektim.



20140701

Ofis Muhabbetleri - S14E07

2014.07.01, 21:15 - 22:50

Gkç: Müdürler ne zaman toplanalım? Elimizde kutlanamamış bir doğum günü var 
Gzd: Eveeett! dağılmayalım lütfen hemen
Gkç: Perşembe diye sallıyorum, herkese uyar mı?
Mrt: Doğum günü olmasın. Amacımız toplanmak olsun.
Gzd: Bana her gün uyar. Gelebilirsem tabii ki
Gkç: Bi öpücüğü çok mu görücen bize Mlt  Hepili börtdi diyip öpceğdik
Mrt: Sadece öpün. Sulu olmasın
Gkç: Aaa ama çok kısıtlayıcısın :))
Gzd: Ben kokulu öperim. Anneyim ben
Mrt: Abow! Ben gelmiyom
Gkç: 
Mrt: Stretch filmle sarcam kendimi. Çorap da geçirebilirim kafama
Gkç: Her öpücüğün yanında ıslak mendil hediye

***

Mrt: Perşembeye konular birikiyor, çok konuşacağız bence öpüşme faslını atlayalım. Bi öneri.
Gkç: :D
Mrt: Kaçamıycam di mi?
Gkç: Zorla mı öpçez hıh... Öpmiycem işte
Brş: Öpeceeeezzz!! 
Gkç: Küstüm
Brş: Fransızlar da öpüşmeyi pek sevmiyorlar
Mrt: Bari Brş opmesin
Brş: (Adam adama)
Mrt: Menemen
Gkç: Brş öpecek seni hepimizin yerine
Brş: French kiss ogreteyim sana lazim olur
Gkç:
Mrt: Benim işim çıktı, gelemiycem..
Gkç: 
Brş:
Mrt: Yagmurdan kacarken...
Brş: ...Dolu dolu tutuldu dudaklar
Mrt: Dudaklar yanıyor, Dil kıpır kıpır!
Brş: Şair yaptın beni çapkın
Gkç: Abaw.. N'ooluyo be?
Gzd:
Frl: Ay, n'oluyo ya?
Mrt: Feral sen bakma, ayıp.
Frl: Hadi be! En büyüğünüz benim bi kere
Gkç:
Mrt: "French kiss'i sizden öğrencek değiliz!" diyosun?
Gzd:   
Frl: Kim ne biliyo, kimse bilemez diyorum 
Gkç: uuu beybiii diyorum ben de
Mrt: Bloody hell! (Blodi diye okuyun) Bugün ofiste bladi dendi, Gary anlamadı
Gkç: :D ohh gary deseydin
Frl: Ahaha çok alem şu İngilizler. Sizin orası pek eğlenceli Mrt ya
Mrt: Baya
Gzd: Neden bladi dendi ki?
Frl: bu da iyi
Gzd: O kadar muhabbet kurdunuz yanii?
Mrt: Pişmemiş etten bahsediyorduk

***

Erç: Vay anam vay!
Gzd: Hee..
Erç: Neler dönmüş
Mrt: Silme imkanımız var mı?
Frl: Olmaz. Hepsi yaşandı, şahidiz biz. Aramızda kalır artık bu sırlar.
Mrt: Vaka-i French kiss
Frl: Tarihe geçti
Mrt: Ya Brş iki dakka konuştu, dudak dedi dil dedi, beni gafil avladı
Gkç: Dil demedi, onu sen dedin :))
Mrt: Ben ne bilirim french kissi'?
Frl: Gkç'den korkun, cin gibi 
Gkç: :)) History diye bişi var
Mrt: Ben anadolu stilini bilirim, İbrahim Tatlises stili
Gkç: Uuuu
Frl: O da ne?
Mrt: Ibrahim tatlises hulya avsar google
Gkç: Bıyıklı bıyıklı
Mrt: Korkma ama
Gzd: Dedeler gibi mi?
Mrt: O kadar kötü diil, dedelerde eller de aktif
Brş: Turkiş diyince alnından öpülür gibi geldi
Mrt: Kadir abi stili
Brş: Ama Frl'in lafini çerçeveletip asıcam bi yere
Frl: Hangisini?
Mrt: O lafın altından kalkamayız
Brş:  "Kim ne biliyo, kimse bilemez diyorum"
Frl: Tabii, doğru :D
Gkç: Bi de "parayla imanın kimde olduğu belli olmaz" vardı?
Brş: Yok, bu daha iyi
Gkç: Onu da çerçeveletsen olur mu? Benzer topic ama.
Frl: Ramazan ramazan ne muhabbetlere girdik
Brş: Ahahahaha
Gkç: Töbe töbe deriz geçer
Brş: Töbe or not töbe
Gkç: Ben menemeni çerçeveletmek istiyom.

***

Frl: Erikoğlu'ndan orjinal haberler yok mu ya? Dolfin ilk günden pek hareketli
Gkç: [Hülya Avşar ve İbrahim Tatlıses Öpüşme Sahneleri.flv] Yeni yemek yemiştim  Ben biraz kusayım, geliom
Mrt: Evde tek başınıza denemeyin
Gkç: Tek başına zor zaten, en az iki kişi gerekiyo. Bi de bıyık
Frl: Yedi kızı bitirdi valla
Mrt: Bademcik gone
Gzd: Woody woodpecker gibi bu yaaa   
Frl: Ama Hülya pek bi memnun kaldı sanki 
Gkç: Aşıktı zaten yavrım
Gzd: Benim ufaklık da acıkınca sağı solu gagalıyo onun gibi  
Frl: Bu arada Erç yine yok oldu. Döndüğünde yine şaşırıp kalacak
Gkç: Bu da benim hiç gitmeyeceğim yeni ofisim :)


Gzd: Bu ne Gkç?
Gkç: Dün belgeleri teslim etmeye gittim. 1 kişi + sekreter vardı. Mrt işinden bahsedince kıskandım, benim de işim var gidemedim mühüüü
Brş: O bir kişi bıyıklı mıydı?
Gkç: Yok len, kız
Brş: Uu daha iyi  (Erikoğlu'nda bize bi şeyler oldu)


Brş: Erç senin fotoyu da paylaşayım mı?
Gkç: Mrt'a niye yazdığın belli oldu
Brş: Yol gösteriyorum. Maltineyşınal şirketler böyle. Fransa'da alasını bulacak.. Hatta o-la-la'sını
Gkç: Bi git ben Hollanda şiketinde çalıştım beybi, yoktu böle bişi. O senin maltineyşınalliğin
Mrt: Beni bu aşufteyle mi aldatıyon? Hem de bıyıklı.
Brş: Kalbim de, omuzlarım gibi geniştir
Mrt: İçinde aslında yaralı bi kuş var
Brş: Birdcage
Gkç: Yanındakinin gözlüklerine vuruldun di mi itiraf et! Bu arada o benim kahramanım Onr olmasın? 
Brş: Bardağı kavrayışı ilk cezbetti. Evet, aynen kendisi
Gkç:
Brş: Seni nasıl bi bataktan kurtardık, düşün
Gkç: bunları göreceğime taş göreydim
Brş: Kendimizi feda ettik
Mrt: Sizin binada asansör var mı?
Gkç: :D
Brş: Ahahahaha
Mrt: Meraktan soruyom. Stop düğmesi var mı?
Brş: Var, hem de "dur" tuşu aşınmış.
Gkç: Uuu aynı anda
Gkç: This is love beybi
Brş: Bu kesinlikle aşk olmalı! Birbirimizin cümlelerini tamamlıyoruz (Gkç kaynama araya)
Gkç: :D pardon
Brş: Paragrafa girersen çıkamazsın sonra
Gkç: Sustum
Mrt: Perşembe günü şu dialoglardan en iyileri seçelim. Frl birinci o kesin
Frl: Erikoğlu da pek renkliymiş. Biraz daha sıkıştırsak neler çıkıcak kim bilir? Biraz içerseniz perşembe günü anlatırsınız belki?
Brş:  "Kim ne biliyo, kimse bilemez diyorum" 
Frl: Aynen
Brş: Erikoğlu için de kullandım sözünü
Frl: Tabii, her yere uyar o laf

***

Erç: Vay anam, vay :) Ben bi yandan mesai yapıyorum teldeydim, mazur görün. Dedeler esprisi yapamadım
Frl: Kolay gelsin. Bizimle buluşabilmek için mi mesai yapıyosun? 
Brş: Asansörde stop'a bastılar di mi yine?
Frl: Ana.. Erikoğlucular şifreli konuşuyo
Mrt: Arkadaşlar önemli bi düzeltme yapıcam, asansörde olan dayılar
Frl: Eee?
Mrt: Dedelerinki duşta gerçekleşiyor
Brş: Dedeler kuvette
Frl: Aaaa.. Saat ilerledikçe
Mrt: Dedeler ve dayılar lutfen karıştırmayalım. Hassas konular
Brş: Biz daha yeniyiz, küvete girmek için senior olmak lazım
Frl: Muhabbet de 18+
Brş: Senior = dede. Biz experienced (dayı) konumdayız henüz
Frl: Bu konuda otorite Brş, en çok o biliyo
Brş: Experienced = görmüş geçirmiş
Frl: Konuları sindirmek için bir süre sessiz mi kalsak? 
Brş: 
Frl: Perşembe kimse gelmiyomuş
Mrt: Ben sindiriyom su an
Frl: Kızlardan ses yok
Brş: Ben alka seltzer içiyorum üstüne
Gkç: Bana sus dendi susuyorum :)
Brş: Geri gelebilirsin, asansör kata geldi
Frl: Ankara'dan boyle değisik haberler çıkmaz valla. Sizinkilerle eğleniriz artık
Brş:  "Kim ne biliyo, kimse bilemez diyorum" 

***

Gkç: Brş söle bari, biz de bilelim
Brş: French falan diyen Frl, ona sormak lazım
Frl: Ben French mi dedim?
Gkç: Bana history baktırtmayın
Frl: Gkç bilir kim dedi
Gkç: Herkes söylesin ne dedi
Brş: Ben asansör dedim.. Hatta Asansöğr, yoğ stepin on ma aağm
Frl: Mrt dedi galiba.. Mrt?
Gkç: Durun
Mrt: Ben anadolu dedim, Frl French dedi
Frl: Ana.. Ben ne dediğimi de unutmuşum
Gkç: French Kiss'i sizden ögrenecek değiliz!
Frl: Dur bakıyorum
Gkç:  "Kim ne biliyo, kimse bilemez diyorum"  demiş feral
Mrt: İlk kimin başlattığını söylüyom: Brş
Frl: French dememişim işte
Mrt: Bana French Kiss'li bisi dedi
Frl: O sizin hayalgücünüz  Kim?
Gkç: "French Kiss ögreteyim sana, lazım olur" demiş Brş

***

Frl: Baya eğlendik yalnız. İyi geceler 
Brş: Hadi yeter kudurdugunuz, dagilin dedi
Mrt: Sindir de gel dedi
Frl: Hadi herkes yatağına, Uyuyun artık 
Gkç: Abaw! Frl kızdı, yatın 
Brş: 
Frl: Kızmadım canım, çok eğlendim
Mrt:  "Kim ne biliyo, kimse bilemez diyorum" 
Frl: Grubumuzun adını böyle değiştirelim 
Gkç: Yaaa.. Kaç yıllık gişecileriz ama 
Mrt: Bi şey bilmeyen gişeciler
Gzd: Ay kendi kendime güldürtüyonuz beni! Oğlan anne n'oluyoo? diyip duruyo. Nası açıklıcam bunları çocuğuma?
Frl:  Benimki okuyo artık bi de, benim durumum daha zor
Gkç: Aman
Frl: Uydur bi şeyler
Gkç: Okutma bunları 
Mrt: O da mı bilmiyo?
Frl: İnanır annesine. Yok bunları gizli gizli yazıyorum  Merak etmeyin, sizi hala eski günlerdeki gibi hatırlıyo
Brş: Ondan sonra dedeler ne demek? diye soracak çocuk yazıktır
Frl: Dede imajı bozulsun istemem
Gkç: